Bipolar bozukluk, diğer adıyla manik depresif hastalık, kişinin ruhsal durumunun bir uçtan öteki uca doğru olağandışı değişimini ifade eden bir ruh sağlığı sorunudur.
Bipolar bozukluk veya manik depresif hastalıklarda, kişinin motivasyon, düşünme ve ruh halinde belirgin dalgalanmalar göze çarpar. Buna göre bipolar bozukluk hastaları hem depresif (çökkün) dönemler hem de coşkulu , neşeli veya olağanüstü sinirli bir ruh haline kapıldıkları dönemler geçirirler. Olağan hayatta hemen herkes belli zamanlarda ruhsal durumlarında inişler ve çıkışlar yaşayabilir. Ancak bipolar bozukluk yaşayan kişilerde bu iniş ve çıkışlar daha ağır geçmekte; kişinin ailesiyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, iş, okul performansını, maddi durumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Günümüzde bipolar bozukluğun multifaktöriyel bir hastalık olduğu düşünülmektedir. Genlerdeki değişim, beyindeki mediyatör maddeler sistemindeki değişim veya hormonal değişiklikler gibi biyolojik nedenler, bu faktörler arasında yer alır. Yapılan akademik çalışmalar genetik etmenlerin önemini ortaya koymaktadır. Bipolar bozukluğun görülme olasılığına bakıldığında, aile bireylerinde bipolar öyküsü bulunan kişilerin daha yüksek oranda bipolar bozukluk tanısı aldığını göstermiştir. Ancak bu durum ailesinde bipolar bozukluk tanısı olan herkesin aynı tanıyı alacağı anlamına asla gelmemektedir.
Bipolar bozukluk, her yaşta başlama olasılığına rağmen, sıklıkla genç erişkinlikte 15-35 yaş arasında ortaya çıkar. Bipolar kişilerin yarısı ilk bipolar hastalık dönemini 20 yaşından önce yaşar. Çocukluk ve ileri yaşta başlaması daha seyrektir. Toplumda yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık %1-3 oranındadır.
Salt depresif hastalıkların aksine, bipolar bozukluk, kadın ve erkeklerde aynı sıklıkta görülür. Dünyada dağılımı ile ilgili ırklar, dinler ve coğrafi bölgeler arasında fark olmadığı bildirilmiştir.