Duygularımız, algılanmak için vardır. Onlar vasıtasıyla iç ve dış dünyamızda olup bitenlerin farkında oluruz. Ama duyguların fazlası hayatlarımıza hükmeder, gözlerimizi bulandırır, geleceğimizi veya enerjimizi çalarsa, bu durumda zehirli hale gelirler. Bizleri zehirlerler. Onları iyileştirmek istiyorsak, öncelikle çözüm bulmamıza kesinlikle yardımcı olmayacak olumsuz ve toksik duygulardan kurtulmaya hazır olmalıyız.
Yaşamak demek kendini tanımak demektir. Bu bilgiye dayanarak, başkalarıyla ve kendimizle ilişki kurabiliriz.
Duygularımızı gizlemek, bastırmak veya yok etmek bir hatadır çünkü bu şekilde gideceklerini düşünüyoruz.
Duygular kaybolmazlar; kalırlar ve aynen bir hapishanedeki tutsaklar gibi kilitlenirler. Bu ise sadece kafa karışıklığına, ilgisizliğe ve duygusal tahrişe yol açar.
Duygular dışarıdan kontrol edilemez, onları içeriden kontrol etmemiz gerekir. Bu nedenle duygusal sağlığımıza dikkat etmeliyiz, çünkü bu duygularımızın toksik hale gelmesini önleyecektir…
Hiç kimse sürekli korku, ızdırap ve başarısızlık hakkında konuşarak bir krizin veya yaralanmanın üstesinden gelemez, mutlu olamaz.
Nasıl düşünürseniz ve konuşursanız, öyle yaşarsınız. Konuştuğumuz konular bizde iz bırakan olaylardır.
Duygusal esneklik, güvenmemiz gereken önemli bir araçtır. Yanılmamıza, öfkelenmemize, ağlamamıza vb neden olmasına izin vermeliyiz.
Aynı zamanda kendimizi affetmemize, iyileşmemize ve yeniden mutlu olmamıza da müsaade etmeliyiz.
Unutmayın! Sağlıklı olmak, aşkı bulmak, mutlu ve zengin olmak, başarılı olmak, dolu bir hayatı yaşamak sizin elinizdedir.