Öncelikle evlilik ve cinsellik çiftlerin istek ve tercihlerini açıkça ifade edebildikleri, görev gibi görmedikleri, aksine paylaşılan sevginin bedensel bir dışavurumu şeklinde düşündükleri bir durum olmalı. Ülkemizde maalesef özellikle kadınların büyüdükleri şehir efsaneleri nedeni ile pek çok yanlış yargıya inandıklarını ve bu nedenle cinselliklerini, arzu ve beklentilerini son derece kapalı yaşadıklarını görüyoruz. Yerleşik inanışlar nedeni ile evlilikte cinsellik erkek ve kadının ortak sevgi paylaşımından ziyade çocuk yapmaya yönelik bir görev olarak düşünülüyor.
Evlilikte cinselliği canlı tutmanın yolları sorusu her zaman bize en sık sorulan sorulardan biri. Bu sorunun yanıtı iletişimde gizli. Biz buna cinsel zeka da diyoruz. Yani birbirine beklentilerini açıklayabilen, özen göstermeye devam eden, karşılıklı istekler hakkında anlayışlı olan çiftler de cinsel zeka da kuvvetli oluyor ve evlilikler canlı devam ediyor.
Unutulmaması gereken unsur, çiftin arkadaşlık ve romantizm içeren paylaşımları arttıkça cinselliğin de daha heyecan verici olacağı.
Son yıllarda hem ülkemizde hem de dünyada en sık karşılaşılan sorunlardan biri cinsel ilişkinin bittiği evlilikler. Ancak unutulmaması gereken bu durumun ilişki sorunlarını da beraberinde getirmesi. Cinsellik bedeninizden ruhunuza giden yoldur. Yani çiftin hem hayat, hem de aile ve iş stresleri ile başa çıkabilmesindeki en önemli yardımcıları bu paylaşımdır. Bunun olmaması, özellikle bir taraf istekli ama diğer taraf isteksiz ise beraberinde zıtlaşmaları, özgüven eksikliklerini de beraberinde getirir. Kişiler kendilerini mutsuz, cazibesini kaybetmiş hissederek aile olarak mutluluklarını devam ettirmede de zorlanmaya başlar. Aile terapisinde konular çift olarak ele alınıp, çiftleri etkileyen psikolojik, sosyal ve tabii ki fizyolojik etkenler ortaya çıkartılarak evliliklerin sağlıklı hale getirilmesi hedeflenir.