Seçim yapamama ve seçenekler arasında kalma olarak tanımlanan kararsızlık, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durumdur. Karar vermede güçlüğün temel sebepleri kesin olarak bilinmese de bireyin kişilik yapısı, duygu durumu ve gelişimsel öyküsü patolojik düzeyde kararsızlığa dahi sebep olabilir. Yetersizlik hissi, hata yapma korkusu ve belirsizlik karşısında endişeye kapılma gibi sebepler karar verme sürecinde kişiye zorluk yaşatan faktörlendendir. Özellikle, özgüven eksikliği yaşayan bireylerde sıkça rastlanan bu durum, bireyin eylemlerini kısıtlamaya başlar. Buna ek olarak, kararsızlık mükemmeliyetçilik ile de ilişkilendirilebilir. Bir işi tam anlamıyla bitirememe korkusu endişeye, dolayısıyla seçim yapamamaya sebep olabilir.
Ayrıca, korumacı ve kontrolcü ailede yetişen çocuklarda bu durum oldukça yaygındır. Çocuğa seçim hakkı sunmamak, duygularını ve isteklerini ifade etmesini zorlaştırabilir. Çocuğun neyi sevip sevmediğini, neye ihtiyaç duyduğunu dile getirememesi zamanla ebeveyne karşı bağımlılık geliştirmesinin yolunu açabilir. Bu çocuklar, yetişkinlik dönemlerinde yalnız kalmaktan, sorumluluk almaktan ve eleştiriden uzak bir hayat arzulayabilir. Sosyal hayata uyum sağlamakta zorlanan bu bireyler belirsizlik halinde aşırı ve tekrarlayıcı düşüncelere kapılma eğilimindedir. Kişiler, karar verme anında şüpheye düşebilir ve takıntılı düşüncelere kapılabilir. Duygu durum da karar vermede önemli bir başka etmendir.
Karar verememe psikolojik bir problemin hem sebebi hem de sonucu olabilir. Eğer yaşadığınız kararsızlık aşırı strese sebep oluyor, sosyal ilişkilerinizi etkiliyor ve eylemlerinizi kısıtlıyorsa psikolojik destek alabilirsiniz. Problemin kaynağına ulaşılması terapide hedef olarak belirlenir. Dolayısıyla kararsızlığı oluşturan unsurlar terapi ortamında aydınlatılarak danışanın farkına varması sağlanır. Böylelikle, karar verme süreci hem sebep hem sonuç olarak çalışabilir.