Dünya’nın her yerinde tuhaf hastalıklara, psikolojik rahatsızlıklara yakalanan bir sürü insan var. Bu hastalıkların arasında bir tanesi var ki düşmanımızın bile başına gelmesin diyeceğimiz cinsten. Adı “Öküz Sendromu”. Şimdi böyle söyleyince kadınlarımız listeyi sevgilisine mentionlamayı düşünebilirler, fakat içeriği okuduktan sonra ciddi bir hastalık olduğunu görecekler.
Ve bu hastalık ekseriyetle bir rüya gördükten sonra karşımıza çıkabiliyor. Sonrasında gün içinde ise bizi ele geçiren dürtülere dönüşüyor. Eğer ruhsal olarak zayıf bir döneminizdeyseniz bu hastalık sizin büyükbaş olarak hayatınızı devam ettirmenize sebep oluyor. Çünkü kendinizi bir öküz sanıyorsunuz.
Uzmanların araştırmalarına göre et yiyen insanlara oranla vejeteryan olanlar ya da buna eğilimi olan insanlarda daha sık rastlandığı gözlenmiş olan bu hastalıkta tek besin kaynağınız çayır, çimen ve envai çeşit ot…
Düşünsenize bir gün uyanıyorsunuz ve gece gördüğünüz bir rüyadan ötürü tüm psikolojiniz alt üst olmuş ve kendinizi bir sığır sanıyorsunuz. Bahçeye çıkıp otlamaya başlıyor ve insanların bakışlarına aldırış etmeden tatlı tatlı otunuzu yiyorsunuz. Ama birden öğleden sonra çok önemli bir toplantınız olduğunu hatırlıyorsunuz. Toplantıda -mööö’leyerek bir şeyler anlatıyorsunuz ve herkes sizin deli olduğunuzu düşünüyor.
Bu durumu daha da zorlaştırıyor. Bu hastalığa yakalanan insanların yavaş yavaş çevresindeki herkesi kaybettiği ve yalnızlaştığı gözlemlenmiş. Eee düşününce mantıklı da. Sonuçta kimse otlayan bir sevgili ya da trip atmak yerine mööö’leyen bir kız arkadaşa tahammül edemez. Eden varsa da evlenin. Evlisiniz diyelim nikah falan tazeleyin. Gerçek sevgidir o çünkü…
Bu hastalığa yakalanan insanlar kendilerini büyükbaş hayvan olarak hissettikleri için öküz gibi sesler çıkarmayı alışkanlık haline getirebiliyorlar…
Anksiyete veyahut ruhsal kaygı bozukluğu varsa siz de potansiyel bir boanthropy’siniz. Bu hastalığın, antidepresan kullanan insanların -“Ağbi bir rüya görüyorum, resmen hd kalite. Var ya film falan izlememe gerek yok. Uyuyayim yeter bana.” dediklerini duymuşsunuzdur. Ya da buna benzer cümleler kurduklarını. İşte şifremiz bu cümlelerde yatıyor, çünkü bu hastalığı tetikleyen şey rüyalarda gördüğünüz şeylerle paralel gelişiyor.